18 Ağustos 2017 Cuma

 

Merhabalar, burası Aydın Selçuk Bülbüldağındaki İsa'nın annesi Meryem'in, son yıllarını St. Jean ile birlikte geçirdiğine inanılan kilise. Meryem Ana Evi diye geçiyor. Burası tabelaları takip ederek bol yeşillikli, dönemeçli yolları geçip dağın tepesine çıktığınızda karşınıza çıkıyor. Burası Hıristiyanlar için bir hac yeridir. Meryem'in mezarınında Bülbüldağında olduğu düşünülüyor. Bize araştırmalara hala devam edildiği söylendi. Anlayacağınız kesin bir bilgi yok. Buraya girişte sizden bir ücret alınıyor. (Yabancılar için 25 TL,Türkler için ise 10 TL) Yalnız şu var ki biraz daha ilerleyip, yürüdüğünüzde tabelalarda "Girişte Alınan Bilet Paraları Selçuk Belediyesine Aittir. Meryem Ana Evi ücretsizdir" yazmaktadır.




İçerisi tamamen yeşillikle dolu ve çevrenizde yeşilin 50 tonunu görmeniz mümkün. Kilise, o arsaya göre oldukça küçük. Çok fazla insanın girmesi için ideal değil diyebilirim. Ayrıca içeride fotoğraf çekmek yasak, güvenlik her zaman orada durduğundan herhangi bir aksiyon yapıp, fotoğraf çekmek için uğraşmamanızı tavsiye ederim. Dışarıda rahatlıkla fotoğraf çekebilirsiniz. Buradan kendinize bir hatıra satın almak isterseniz oradaki küçük shopa uğrayabilirsiniz. Yalnız şu var ki orada herşey euro hesabı ile yapılıyor. Bütün ürünlerin fiyatları euro olarak yazdığından çalışanlara sorabilirsiniz. Eğer Aydın'a gelirseniz buraya da uğrayıp, gezebilirsiniz.



5 Ağustos 2017 Cumartesi



Son zamanların en gözde mekanı, yeri deyince bu aralar aklıma direk Balat, İstanbul geliyor. Nedenleri saymakla bitmez ama Balat'ın yeri benim için çok farklı. Etrafımdaki insanların çoğu bunu sürekli dillendirip konu ederler. Balat farklı bir mimariye sahip ve İstanbulda onca ilçenin hala koruyamadığı bir tarihi var. Anlayacağınız her sokak keşfedilmeyi ve fotoğraf çekilmeyi bekliyor. Dediğim gibi bu aralar Balat populeritesini artırmış bir yer olarak karşımıza çıkıyor. Bu populerite artımıda, Balatda yeni mekanların, kafelerin açılmasına sebep oldu. Birkaç yıl önce sokaklarından geçmeyi bile tercih etmeyen insanlar şimdilerde Balat'ın herhangi bir kafesinde oturup kahvesini yudumlayıp, sohbet ediyor. Şimdilerde o sokaklar kafelerle doldu taştı. 1 ay önce boş gördüğünüz bir dükkanın yerinde 1 ay sonra bir kafe var olabiliyor.

Bende Balat'da ki kafelere gitmeyi çok seviyorum. Her gidişimde farklı bir kafeye gidip, yeni yerler deniyorum. Şimdiye kadar Balatda birçok kafeye gittim ama   bu yazımda sevdiğim ve ikinci defa gittiğim yerleri yazmak istedim bunlardan biri Pop's Balat.

Burası Balat'ın meşhur kafelerin olduğu cadde üstünde kalmamasından dolayı çok fazla dolu olmayan hatta boş diyebileceğimiz ortamı olan bir yer. Dekorasyon bakımından bakarsak burası modern çizgilerle oluşturulmuş geniş tavanlar, beyaz duvarları ve büyük camları ile ferah bir mekan. Anlayacağınız, arkadaşlarınızla geldiğinizde boğulmadan rahat rahat sohbet edeceğiniz ortamı size sunuyor. Burası Balatda yeni kurulmuş bir yer. Ben ilk gittiğimde daha menüleri bile yoktu diyebilirim. Mekanın dekorasyonunun dışında ikinci defa 'hadi oraya gidelim' dememin sebebi mekanın sahipleri diyebilirim. Orada oturduğumuzda bizimle ilgilenmeleri, ikram olarak bize meyve getirmeleri, kibar olmaları bu kafeyi daha da güzel kılan detaylar. Daha bir sürü şey sayabilirim. Bazı insanlar yerlerin kokteyleri için ya da kahveleri için giderler, bende yaz sıcaklarında kafelerin limonataları için gidiyorum diyebilirim. İlk gittiğimde kahvede güzeldi ama bu gidişimde limonata daha güzeldi diyebilirim. Bu zamana kadar içtiğim limontaların en iyisi diyemem ama güzeldi. İlk 10 diyebilirim. Sunum gerçekten benim için çok önemli ve çok beğendim. Eski, demir kaplara koydukları için o da güzel bir hava katmıştı.
Kısacası burası Balatda ki favori yerlerimden.










Adres: Balat Mahallesi, Ayan Cd. No:62, 34087 Fatih/İstanbul


İkinci favori yerim ise daha cadde üstünde yer alan ve Balat'ın tarihi dokusuna uyan bir yer; Maison Balat. Burası hem kafe hem de vintage dükkanı. Hem birşeyler içip, hem de orada gördüğünüz antika eşyaları satın alabiliyorsunuz. Burası herşeyi ile yüzümü gülümseten bir yerdi.  İlk gittiğimizde bizimle ilgilenen hanımefendi gerçekten çok şeker biriydi. Güzel müzikleri, kibar davranışları ve tatlı sunumlarıyla adeta bizi büyüledi.



















                                      Adres: Balat Mahallesi, Vodina Cd. No:50, 34082 Fatih/İstanbul


4 Eylül 2016 Pazar






Şeytan sofrası

Ayvalık dan selamlar. Bugün Ayvalığın meşhur yerine, şeytan Sofrası'na gitdik. Manzarası harika bir yer olan bu güzel yer gün batımında daha da harika. Tabi bizim işlerimiz olduğundan orada akşama kadar duramadık ama yine de çok güzel ve gün batımını beklemeye değecek bir mekan.


Manzarası harika fakat insanlar buraya sadece manzara için gelmiyorlar. Adını aldığı, sözde Şeytan'ın ayak izi olarak zannedilen eski bir lav birikintisine para atmak, kenarlarındaki ipe kurdele asıp, dilek tutmak için geliyorlar ve bunun için o kadar çok gelen var ki insanlara ağızınız açık baka kalıyorsunuz.



Bu tepede bir kaç tane kafe var ama aşırı pahalı ve garsonlar kaba. Şöyle açıklamam gerekirse dondurmalı Waffle'dan 3 adet sipariş ettik. Başka yerlerde yediğimiz waffle'a göre küçükdü ve bana pahalı geldi. 3 waffle'a tam 60 tl ödedik. Bu yüzden size tavsiyem orada oturup yiyip içmeyin. Bunun dışında manzara gerçekten çok ama çok güzel.


Bir gün Ayvalığa yolunuz düşerse geziceğiniz yerlerin listesine burayı da ekleyin. Biz buraya kişisel arabamızla geldik otopark ücreti 5 tl tabi arabanın türüne göre değişiyor. Gelirseniz aklınızda bulunsun. Şimdiden iyi eğlenceler.

4 Ağustos 2016 Perşembe



Galata Kulesine geçmeden önce etrafındaki güzellikleri de keşfetmek lazım. Bu kulenin güzelliğine sanat katan Pera'ya selam vermeden Galata Kulesine gitmek olmaz. Benzersiz ve muazzam Pera'nın, şimdiler de Beyoğlu'nun gözdesi ne kadar plazalar, yüksek yapılı binalar da olsa onun yeri hep ayrı. 


    'Galata Kulesi' tarihi bizanslara dayanan, Hazarfenin tepesinden kanatlarını açıp uçtuğu tarihe adını yazdırdığı görkemli bir yapıttır. Bu kulenin tepesine çıkarsanız İstanbul'un en güzel halini görürsünüz. Bir inanışa göre bu kulenin yukarsına sevgilinizle çıkarsanız onunla gelecekte evlenirmişsiniz :) Şehrin manzarasına geri dönelim Cihangir, Eminönü, Karaköy, İstiklal Caddesi, Tünel daha birçok yerden yürüyerek zaten her yerden taksime gelen otobüs, dolmuş, metroyla gelebiliceğiniz bu kule istanbul da gezilip görülmesi gereken en sahane mekanlardan biri ben halen okuyor olduğumdan öğrenci indiriminden yararlandim. Öğrenci bileti : 6 TL


Düzenlemeler : Civan Uçar

28 Temmuz 2016 Perşembe



                    EMİNÖNÜ KEŞFİ - 2 FARKLI KAFE

 


                 Bir önce ki yazım da bahsetmiştim, Eminönü son yıllar da  sadece tarihleşen yapılarıyla değil kafeleriyle meşhur. Biz de burada ki kafeleri merak edip yola koyulduk.. İstanbul Ticaret Üniversitesinin karşısın da ki yokuştan çıktığınız da sağ taraf da  kalan merdivenleri takip ederseniz şemsiyeli yolu görürsünüz genel olarak bütün kafeler burada yukarıya çıktıkça sizi kafelerine çağıran elemanlar.
Bizim zaten kafamız da ki yer belliydi ve ilk durağımızın içine girdik Kubbe-i Aşk. Öncelikle şundan bahsetmeliyim kafenin manzarası, kahvenin kavuk için de gelmesi fikri güzel olabilir ama çevreyi ele alırsak fiyatlar oraya göre pahalı, yan taraf da ki bir kafe de aynı manzara da, aynı yemeği daha uyguna yiyebilirsiniz. Neyse biz yazları öğleden sonra buluştuğumuz için sohbetin yanında bir tabak tatlı ve çay fikrini daha çok seviyoruz.


                                                         ( Elif, Rümeysa, Selin ve Ben)



Burada dört arkadaş da sufle yedik, suflenin servisi gayet güzeldi ama benim gibi çikolata seven bir insan bile hepsini yerse mide fesadı geçirebilir. Çünkü suflenin kakao aroması fazlaydı ve yanına koydukları kakaolu dondurmayla bir zamandan sonra yenilemez bir hal alıyor. Ama az yenildiğin de, bir kaç kaşık güzel :).

Buradan sonra ki durağımız Mimar Sinan Teras Cafe burası Kubbe-i Aşk 'a yakın bir mekan, hemen yokuşun yukarısından düpedüz yürüdüğünüz de sağ taraf da kalıyor, buranın da manzaranın çok güzel olduğu bir çatı katı var. Aşağı katları sorarsanız  neresi cafe nin anlayamadık büyük ve karışık bir mekan, biz çatı da içtik çaylarımızı. Çay güzeldi diğer mekana oranla fiyatı yarı yarıya. Manzarası da güzel ve Eminönü nde ki kafelerin arasın da  manzarayı kıyaslasam, hangisi daha  güzel deseniz buranın derdim.




Ama benim ve arkadaşlarım gibi dekorasyona dikkat eden insanlar için dekorasyonu kötüydü diyebilirim.
Kubbe-i Aşk Adres: Süleymaniye Mahallesi Fetva Yokuşu Güneş Han No: 3 Fatih / İstanbul
Mimar Sinan Teras Cafe Adres: Demirtaş Mahallesi Fetva Yokuşu Mimar Sinan Han Fatih /  İstanbul

Daha o taraflarda bir sürü cafe var değişik dekorasyonu, değişik tatları olan adını duymuş olmanız gerekmez, zaten  o yokuşa çıktığınız da sizi kafesine çağıran bir çalışana tamam deyip içeri girin  belki bu zamana kadar  yediğiniz en güzel yemeği yersiniz.



( Bu çizimler iki kafenin hemen arasında kalıyor.)





( Fotoğraflar : RÜMEYSA ÜSTBAŞ )




19 Temmuz 2016 Salı



'MİM'




       Geçtiğimiz günlerde hazır İstanbul boş diyerek öğleden sonramızı değerlendirelim dedik. Önce güzel bir yemekle başlayalım diyerek Eminönü'ne gitdik. Eskiden sadece Kapalı, Mısır Çarşılarıyla ünlü olan Eminönü şimdilerde ise kafeleriyle meşhur. Genel olarak olarak hepsinin çatı katında olduğunu söylersek, anlıycağınız üzere hepsinin manzarası bir harika.



                                       
                            (Kubbe-i Aşk'ın manzarası)


Neyse öğle yemeği için bu yılın başın da ilk kez gittiğim sonra da ara sıra arkadaşlarımla çay içmeye gittiğimiz mekan 'Mim Kahve' ye karar verdik.

Eminönü'nün ara sokaklarının birinde kalan su yeşili binasıyla,  kapısın da  sadece Arapça Mim harfi olan bir tabela  karşılıyor bizi. Her kat kafenin olmasına rağmen cumartesi-pazar günleri tıklım tıklım olan bu mekan bir harika, her duvarda olan çizimleriyle masaların üzerin de bulunan antika aksesuarlarıyla, çalınan güzel şarkılarla ortamı da dekorasyonunu da  harika.


( Çatı katında ki Frida Kahlo çizimi.)


(Girişte ki çizim.)

Menüsüne ve fiyatlara gelirsek de. Fiyatlar o çevreye göre gayet iyi. Menüsü bir kaç ay önceye kadar arkalı önlü 1 sayfa iken şimdi gitdiğimiz de zenginleşmiş menüsüyle karşımızdaydı. Genel de bu mekana yemek yemeye gitmediğimiz için yemekleriyle ilgili pek bir bilgim yoktu ama müdavimi olduğum, tadını çok beğendiğim "Magnolia" tatlısı var. Kapağı kapalı, tatlı, küçük kavanozlar da gelen bu tatlı gerçekten çok lezzetli. Tatlının fiyatı 8 tl.
Öğle yemeği için seçtiklerimize gelirsek menü deki adı cazip gelen yemekleri seçtik diyebilirim.


(Sezar Salatam.)

Ben kendime Sezar Salata sipariş ederken ablam da Köfte Izgara sipariş etdi. Ben kendi tabağımla kalmayarak ablamın köftesine ve makarnasının tadına da baktım ve gayet güzeldi ama benim Sezar salatam o kadar iyi değildi içine koyulan galiba mayonezle hazırlanmış sos benim ağız tadıma göre fazlaydı sizde benim gibi mayonez sevmiyorsanız sipariş etmeden önce sosunu az koymalarını söyleyin zaten onun haricinde yemekler iyidi. Sezar Salata 13 tl. Köfte Izgara 16 tl.



Ama size tavsiyem yemek yemek istiyorsanız Köfte Izgara yiyin. Şu var ki günün hepsini tabi ki  de Mim Kahve geçirmedik. Fakat bu mekan bütün gününüzü geçirebileceğiniz güzel bir yer ve benim gibi fotoğraf çekmeye meraklı biriyseniz bu mekan tam size göre diyebilirim.








        Günün devamı bir sonra ki yazı da :)
                     

11 Kasım 2015 Çarşamba





 






Yaşamın ortasındayım galiba daha çok gencim belki ama ölümün, gelmesine kalan yarı hayatım var. 5 gün kaldı doğumuma. Yaşamın yarısına yaklaşmaya 5 gün.. Soğukları sevmem. Yazları da pek sevdiğim söylenmez. Ben hep ara mevsimleri, ara insanları, ara ayları severim. İlkler, sonlar, başlar, bitişler bana göre değil. Ben hep bir çizginin arasındayım. 
Ne tarafa doğru çekilsem gidecek gibi ama benim istediğim ise hep o çizginin arasında olmak. Yaşamın, dünyanın ortasındayım. Hem varım, hem yokum...  /  Life's too young, perhaps, but I think I'm in the middle of death, remaining there half my life to come. I stayed for 5 days my birth. 5 days .. I do not like the cold of approaching the half-life. Summer can not say that I love very much. I always call the seasons, call people, I like the interim months. First, end and begin, end and not for me. I always am in between the lines.
I'm gonna go to the right side as posssible, but what if I want always to be between those lines. Life, I'm in the middle of the world. I have both, I do both ...